Hayatımızın her alanında hızlı bir dijitalleşme süreci yaşanıyor. Dijital teknolojiler konusunda çocuklarımızı çağın gereklerine uygun becerilerle donatırken insani değerlere uygun bir dijitalleşme yol haritası oluşturmak da hayati önem taşıyor. Üniversitemiz Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Zeynep Yurtseven Avcı Türk eğitim sistemindeki dijitalleşme sürecini ESOGÜ Haber’e anlatıyor. “Çocuklarımıza dijital beceriler kazandırırken, onların dijital bağımlılara dönüşmemelerinin sağlanması son derece önemlidir” diyor.
Eğitimde dijitalleşme süreci ne zaman hangi projeyle başladı?
Dijitalleşmenin somut etkilerinin giderek daha yaygın olarak görüldüğü eğitim-öğretim alanında, 1980’li yıllardan başlayarak, eğitimde bilgisayar kullanımı, bilgisayar-destekli eğitimin yaygınlaştırılması, okullarda bilgisayar laboratuvarı sayısının artırılması gibi amaçlarla pek çok girişim ve proje gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda ülkemizde gerçekleştirilen en kapsamlı ve en büyük bütçeli proje olan FATİH Projesi (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) ile okullarımızdaki teknolojiyi iyileştirmek ve bilişim teknolojileri araçlarının derslerde etkin kullanımı amaçlanmıştır.
FATİH projesinin bileşenlerine bakıldığında, donanım ve yazılım alt yapısının sağlanması ile birlikte öğretim programlarında etkin, bilinçli ve güvenli BT kullanımı, öğretmenlerin hizmet içi eğitimi, eğitsel e-içerikler sağlanması şeklinde eğitimde dijitalleşmenin en temel başlıklarını içerdiği görülmektedir. Her ne kadar bu alanların her birinde geliştirme ve iyileştirmeler farklı platform ve şekillerde devam ediyor olsa da bu proje ile ülke genelinde pek çok okulda etkileşimli tahtalar yerini almış, internet alt yapılarında iyileştirmeler yapılmıştır. Proje kapsamında içerik ayağı olarak oluşturulan EBA (Eğitim Bilişim Ağı), Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen çevrimiçi bir sosyal eğitim platformu olarak ortaya çıkmıştır. Halen sınıf seviyelerine uygun, güvenilir e-içerikler sunmak amacıyla gelişimi devam eden EBA, pandemi sürecinde de eğitim-öğretimin devamlılığında ülkemiz için çok önemli bir rol üstlenmiştir.
Çok boyutlu bir süreç olan eğitimde dijitalleşme, pandemi süreci ile birlikte ülkemizde de dünyada olduğu gibi farklı anlamlar ve boyutlar kazanmıştır. Bu süreçte donanım ve yazılım alt yapılarının güçlendirilmesi kadar, eğitimci ve öğrencilerin dijital okuryazarlıklarının artırılması, zengin e-içerikler geliştirilmesi, güvenli internet kullanımı gibi pek çok boyutta dijitalleşmenin ele alınması gereği daha iyi anlaşılmıştır. Bu boyutlar sadece ilköğretim ve ortaöğretimi değil, yükseköğretim kurumlarımızı da kapsamaktadır.
Teknik olanaklar ve yetkin personel ihtiyacı için neler söylersiniz?
FATİH gibi kapsamlı bir proje ile öğretimde fırsat eşitliği temel hedeflerden biri olmuştur. Proje kapsamında güzel gelişmeler olmakla birlikte, gerekli donanım ve internet imkânlarının henüz sağlanamadığı okullarımız da mevcuttur. Bununla birlikte pek çok okula sağlanan imkânların verimli ve etkin kullanımı için yeterli donanıma sahip uzman personel sağlanmasında yetersizlikler görülebilmektedir. Güncel donanım ve yazılımlar konusunda bilgili, gelişmeleri takip eden, ülkemiz kültürel değerlerini de içeren yenilikçi bakış açısına sahip bireyler yetiştirme ihtiyacı devam etmektedir. Aynı ihtiyaçlar yükseköğretim kurumlarımızda da mevcuttur. Pandemi ile uzaktan eğitime hızlı ve nispeten başarılı bir geçiş sağlanmış ve bu sürecin sağlıklı yürütülmesinin en önemli bileşenlerden biri de yetkin teknik personel gereksinimi olmuştur.
Eğitimcilerin eğitimi nasıl değerlendirilmeli?
Gerekli teknolojinin ve bu teknolojinin devamlılığını sağlayacak uzman personelin yanında, söz konusu teknolojileri sınıflarında etkin kullanması hedeflenen öğretmen ve eğitimcilerin yetiştirilmesi pandemi öncesine göre daha fazla önem kazanmıştır. Bu konuyu belli bir merkezden yapılan bir yetiştirme faaliyeti yerine, farklı alanlardan eğitimcilerin ortak ve iş birlikçi çalışması ile gelişecek bir boyut olarak düşünmek daha doğru olacaktır. Bu süreçte, ilk ve orta öğretimde farklı branşların bilişim öğretmenleri ile iş birliği, yükseköğretimde farklı uzmanlıkların eğitimcilerle iş birliği yapması kaçınılmazdır. Günümüzde eğitim teknolojileri artırılmış gerçeklikten oyunlaştırmaya, Web 2.0 araçlarından yapay zekaya kadar çok geniş bir çerçevede ele alınmaktadır. Branşa yönelik uygun teknolojik araçların ve öğretim yöntemlerinin seçimi, her bir teknolojinin kullanım amacı, kullanım şekli, süresi, alana özgü ihtiyaçlara göre farklı şekillenmektedir. Genel bilgilendirmelerle birlikte, eğitimcilerin süreçte aktif katılımı, istekli ve öğrenmeye açık olması önem taşımaktadır.
Yerli ve milli yazılımlar için neler söylersiniz?
Dijital dönüşümde/dijitalleşmede başka bir boyut ise son yıllarda önemi gittikçe artan yerli ve milli teknolojilerin geliştirilmesidir. Eğitim sektöründe de bu anlamda belirli oranlarda gelişim sağlanmış, çeşitli amaçlarla geliştirilen yazılımlar kullanılmaya başlanmıştır. Geliştirme çalışmalarının devam edeceği kuşkusuzdur. Dijitalleşmenin doğal etkisi olarak ortaya çıkan siber güvenlik kavramı ile bu alanda yetkin personel yetiştirilmesi ile yapılacak bilimsel araştırmalar ve bu çalışmaların desteklenmesi büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda yakın zamanda Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi kapsamında yer alan çeşitli üniversitelerden akademisyenlere, Yüksek Öğretim Kurulu ve Cisco iş birliği ile “siber güvenlik” ve “ağ yönetimi” konularında eğitimler verilmiş ve verilmeye de devam edilmektedir.
Üniversitelerimizde dijitalleşme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından, 2018 yılının Aralık ayında Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm projesi başlatılmıştır. Projenin temel amacı, öğretim elemanları ve öğrencilerin dijital yeterliliklerinin artırılması olarak belirtilmiştir. Projenin ilk etabında 20 üniversitemizden 60 binin üzerinde öğrenci ve 10 binin üzerinde öğretim elemanına dijital beceri eğitimleri verilmiştir. YÖK Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta SARAÇ, bu projenin bir farkındalık projesi olduğunu, YÖK olarak, üniversitelerimizin potansiyelini harekete geçirmeye çalıştıklarını belirtmiştir. Pandemi sürecinde de dijitalleşmeye yönelik farklı etkinlik ve projeler gerçekleştirilmiştir. Dikkat çeken önemli projelerden biri YÖK ve TÜBİTAK iş birliği ile gerçekleştirilen sanal laboratuvar çalışmalarıdır. Proje ile laboratuvar uygulamalarının en yoğun olduğu iki laboratuvar dersi “genel kimya ve genel fizik laboratuvarı dersleri” belirlenerek; üniversitelerin başta Fen ve Mühendislik Fakülteleri ile Meslek Yüksekokullarının çeşitli programlarında yer alan genel kimya ve genel fizik laboratuvarı derslerinin sanal laboratuvar aracılığıyla yapılması plânlanmaktadır. Dijital Dönüşüm projesi üniversitelerde dijitalleşme konusunda olumlu anlamda bir hareketlenme sağlamıştır. Bununla birlikte, her üniversitenin kendi teknik imkânlarını, personel durumunu, ihtiyaçlarını belirleyerek dijitalleşme yol haritasını sağlıklı şekilde oluşturması önem taşımaktadır.
Dijital çağda öğrenci olmak için neler yapılmalı?
Eğitim alanında da birçok alanda olduğu gibi dijitalleşme yaygınlaşırken; temel hedefin çocuklarımızı yarının dünyasına hazırlamak olduğunu görüyoruz. Elbette ki bu önemli ve zorunlu bir hedeftir. Ülkemizin dünyadaki gelişmeleri takibi, dışa bağımlı olmadan kendi teknolojilerini üretebilmesi, küresel alanda rekabet edebilecek donanımda bireyler yetiştirilmesi önem taşımaktadır. Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) verilerine göre 2019’da 5 üzerinden 2,94 olan Türkiye’nin dijitalleşme notunun 2020’de 3,06’ya yükselmesi; çocukların dijital dünyada kendilerine yer bulabilecek bilgi ve becerilere sahip olabilmeleri açısından önem taşımaktadır.
Değişen dünyaya ayak uydurmak sadece teknik becerileri değil, dil becerilerini, İngilizce dışında diller öğrenmeyi, iletişim ve iş birliği, birlikte çalışma ve dijital okuryazarlık becerilerinin geliştirilmesini de içermektedir. Günümüz öğrencileri eskiye göre çok daha fazla değişkenin olduğu, pek çok alanda kendilerini geliştirmeye çalıştıkları bir platformda kendilerini yetiştirme ve ifade etme çabası içindedir. Öğretim programlarına baktığımızda bu becerileri hedefleyen pek çok dersin yer aldığı görülmektedir.
Diğer taraftan dijital dünyanın getirdiği yeni tehlike alanları da mevcuttur. Siber zorbalık, sosyal medya platformları üzerinden çocukları ve gençleri hedef alan saldırı vb. tehdit türleri son yıllarda insanlığın baş etmeye çalıştığı durumlardandır. Bu nedenle çocuklarımıza dijital beceriler kazandırırken, dijital bağımlılara dönüşmemelerinin sağlanması son derece önemlidir. Geleceğin dünyasına hazırladığımız bireyler, teknolojik anlamda kendilerini geliştirmiş oldukları kadar, insani ve kültürel değerleri benimsemiş, dijital becerilerini bu değerler çerçevesinde kullanan, dijital dünyada etik değerlerin farkında olan bireyler olarak yetişmelidirler.
Dinlemek için: https://open.spotify.com/episode/70Bvcto8mSVUYjC3Y1PWH3